EMLAK SEKTÖRÜ VE KAOS
Rum yönetiminin bu ekonomik hamleler karşısında sessiz kalacağını sanmak, memleketi peşkeş çekenlerin iyi niyetine inanmak kadar safça bir yanılgı olurdu.

Rum yönetiminin bu ekonomik hamleler karşısında sessiz kalacağını sanmak, memleketi peşkeş çekenlerin iyi niyetine inanmak kadar safça bir yanılgı olurdu.
Geçmişe dönüp olayların başlangıcını irdelemek pek bir şey değiştirmeyecek. Zira emlak sektörünü o altın çağlarına geri döndürecek bir yol haritası çizmek de artık pek olası görünmüyor.
Asıl soru şu: Rum yönetiminin bu adımlarına karşı yasal ya da başka bir şekilde etkili bir yanıt üretebilecek miyiz?
Emlak sektörünün en parlak günlerinde ülkede filizlenen illegal yapılanmayı görmezden gelenler ya da buna göz yumanlar, bugün bu tablonun bedelini ödüyor. Kendi çıkarları ve koltuk sevdaları uğruna her şeyi feda ettiler.
Kontrolsüz bir şekilde ülkeye akan ve kaynağı sorgulanmayan paranın emlak sektörünü felakete sürükleyeceği zaten belliydi. İmar planları ve altyapı gibi kritik meseleler, sektörün talepleri doğrultusunda geçici çözümlerle savuşturuldu. Güzelim ada, emlak sektörünü memnun etmek uğruna adeta talan edildi.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Yakın zamanda patlak veren skandallar, illegal işlerin emlak sektörüne nasıl sızdığını ve al-sat işlemlerinin birer paravan olarak kullanıldığını gözler önüne seriyor.
“Para gelsin de nasıl gelirse gelsin” mantığıyla hareket eden siyasi anlayış, şimdi kendisi de bu sektörün gücüne boyun eğmiş durumda. Son 15 yılda ülkenin sosyal ve kültürel dokusundaki değişimin baş sorumlusu da yine emlak sektörü oldu. Bu yazıdan “oh olsun” anlamı çıkmasın; bu, yaşananların plansız programsız, el yordamıyla gerçekleştiğine dair bir tespit sadece.
Peki, tüm bu olup bitenler karşısında hükümetin ve Türkiye’nin sessizliği ne anlama geliyor? Kafalarda çelişkili sorular dönüp duruyor.
Dört Türk devletinin güneyde elçilik açması dikkat çekiyor. Üstelik AB Konseyi, 3-4 Nisan 2025’te düzenlenen Birinci AB-Orta Asya Zirvesi’nde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile iş birliğini “stratejik ortaklık” seviyesine çıkardı. AB’nin bu ülkelere 12 milyar Euro’luk yatırım sözü vermesi, bu devletlerin yüzünü Batı’ya dönmesinde önemli bir rol oynadı.
Kara para ve kaset skandalları ise KKTC ve Güney Kıbrıs’taki iş birlikçileriyle birlikte soğuk cüzdanlar üzerinden yürüyor. 2022 MASAK raporuna göre, suç gelirlerini aklamak için kullanılan yaklaşık 100 kripto para cüzdanına 2018’den bu yana 1,4 milyar doların üzerinde para aktarılmış.
Güney’in emlak sektöründe peş peşe aldığı tutuklama kararları da gözden kaçmıyor. 2023’te AB üyesi Güney Kıbrıs’ta 25 bin mülk satılarak 5,6 milyar Euro gelir elde edildi. KKTC’de ise aynı yıl Tapu Daireleri’nde 6-7 bin satış kayıtlara geçti. Kayıtsız satışlarla bu rakamın 12 bine ulaşabileceği söyleniyor. Ülkemizde şu an tamamlanmış ve yapımı devam eden 60-70 bin konut var. Bu, yıllık yaklaşık 2,5 milyar Euro’luk bir emlak pazarına işaret ediyor.
Şimdi şeytanın avukatlığını yapalım: Bu kadar büyük bir para, sadece Kıbrıs’ta kontrolsüzce dolaşırken kimlerin iştahını kabartmış olabilir? KKTC’nin tanınması, bu devasa ve denetimsiz kaynağı yönetmek isteyenlere, uluslararası masalarda bürokratik engelleri aşmada nasıl bir avantaj sağlayabilir?
Velhasıl, hiçbir şey göründüğü gibi değil.
What's Your Reaction?






