Mal pazarı...
Türkiye’de (bilmem burada da var mı) insanların Kurban Bayramlarında, sırf kanını akıtmak için kesip, etini afiyetle yiyeceği hayvanı seçip beğendiği, sonra da üstüne sıkı bir pazarlığa giriştiği yerin adıdır “mal pazarı”.

Türkiye’de (bilmem burada da var mı) insanların Kurban Bayramlarında, sırf kanını akıtmak için kesip, etini afiyetle yiyeceği hayvanı seçip beğendiği, sonra da üstüne sıkı bir pazarlığa giriştiği yerin adıdır “mal pazarı”.
Bu pazarda alıcı ile satıcı, üreten ile tüketen, yaşatan ile öldüren bir araya gelir.
Sözde mevzu hayvandır.
Özde ise ettir, kelledir, ayaktır, işkembedir ne bileyim kemiktir, kuyruktur değilse de billurdur.
Ama hayvan değildir (dirisi).
Bu pazarda tarafların gücüne en çok güvendiği kollar, sırf yıllardır süren gelenek bozulmasın diye birbirine uzanır, ardından da havada kapılan eller aşağı yukarı bütün bir kuvvetle biraz çekiştirip biraz da alaşağı edilerek ha babam de babam pazarlık eder.
O sırada hayvan garibimin mevzudan haberi yoktur.
Melül melül sağa sola bakar ama çakmaz olayı.
Neden?
Maldır çünkü.
Alan alır, satan satar…
Kesen yer, kesmeyen sağar…
Günün sonunda alıcı, racon icabı sızlansa da memnundur.
Kolu ne kadar kuvvetliyse o kadar kısa sürmüştür pazarlığı.
Atar aldığı malı arabasına, gider evine.
Pintiyse, bağlar malını bahçesinin en ücra köşesine de gizler konu komşudan.
Kimse et beklemesin diye.
Değilse de koyar orta yere ama bu sefer de böbürlenir.
“Çok şükür bu sene de kestik Allah kabul eylesin.” diye…
Satıcı da memnundur.
Zaten bakması ayrı dert beslemesi ayrı dert maldan, ama üçe ama beşe kurtulmuştur.
Kazandığı parayı pavyonda hiç etmezse belki kardeşini evlendirir…
Ama başka işi gücü de olmadığından seneye o zaman muhtemelen yine oradadır.
Gelelim bizim mala…
Be hey seni koyun…
Her neyse, Allah kabul eylesin!
What's Your Reaction?






