FARELİ KÖYÜN SAKSİSLERİ…

Oct 17, 2024 - 06:01
FARELİ KÖYÜN SAKSİSLERİ…
 
 

Bir varmış bir yokmuş…

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…

Zamanın birinde bir ülkede, kötü bir salgın başlamış.

Ülke boğazına kadar pisliğe batmış.

Halk sefalet içerisinde, büyük bir yaşam mücadelesine başlamış.

Bunca pisliğin, kirliliğin sonucu olarak da ülkeyi fareler sarmış.

Bu farelerin taşıdığı hastalık yüzünden halk bir bir ölmeye başlamış…

Fareler akla gelebilecek her yere yuva yapmış.

Ülkenin dört bir yanında hüküm sürüyorlarmış.

Hiç kimse korkudan farelerin yanına yaklaşamıyor, onlarla mücadele edemiyormuş.

Fareler usanmak bilmeden köylülere saldırıyor, taşıdıkları hastalıkları onlara yayıyorlarmış.

 

Köylüler sıradan insanlar olduklarını düşünerek, ellerindeki oraklarla, çapalarla ülkelerini savunamaya güçlerinin yetmeyeceğinde karar kılmışlar.

Neyse ki sonunda imdatlarına saksisler yetişmiş...

Saksisler, köylülerin aralarından seçtikleri savaşçı liderlermiş.

Bu liderler, temiz mahsuller karşılığında ülkeyi ve köylüleri farelerden korumaya yemin etmişler.

Saksislerin en büyük silahları; köylülerin canı pahasına maden ocaklarından çıkarıp, madeni işleyerek ürettikleri saksafonlarmış.

Farelerin tek zayıf noktası ise; bu saksafonlara üflenmesi ile ortaya çıkan büyüleyici ezgilermiş.

Saksafonları kullanma hakkı sadece savaşçı liderlerde yani saksislerdeymiş.

Saksisler, ilk zamanlar bu enstrümanlara üfleyerek fareleri ülkeden uzaklaştırıyorlarmış ama sonradan köylüler görmüş ki; saksisler fareleri diledikleri gibi yönlendirip, onları kendi menfaatlerine göre kullanıyor…

Aciz köylüler!

Hayatta kalabilmek için savaşçı saksislerine enstrüman sunmaktan başka hiçbir şey yapamayacaklarını düşünerek bilinçsizce çalışmaya devam etmişler.

Bunun yanında sözde savaşçı saksislerinin bu gücü kendi çıkarlarına kullanıyor olmalarına da göz yumuyorlarmış.

Günün sonunda fareler ve saksisler bir şekilde yolunu buluyor, köylüler ise açlıktan ya da hastalıktan yaşamını yitirmeye devam ediyorlarmış...

 

Günün birinde, bu haksızlık köylülerin canına tak etmiş!

Savaşçı saksislerine mahsul vermekten ve enstrüman üretmekten vazgeçmişler…

Bu durum, arsız saksisleri çok kızdırmış.

Saksafonlarını ellerine almışlar, ağızlarına götürmüşler ve var güçleriyle üflemeye başlamışlar…

Ortaya çıkan ezgiler, bu kez fareleri değil köylülerin çocuklarını etkisi altına almış.

Çocuklar, saksislerin onlara reva gördüğü yolda şuursuzca yürümeye başlamışlar...

 

Kahretsin!

Köylüler, böylesi bir tehlikeyi nasıl da ön görememişler?

Bunca zaman sırf korkuyoruz ya da belki de üşeniyoruz diye mücadele etmedikleri fareler yüzünden sığınıp, elleriyle gücüne güç kattıkları sözde savaşçı liderleri saksisler...

Şimdi köylülerin gözleri önünde yavrularını, çocuklarını yuvalarından uzaklaştırıyorlarmış.

Köylüler korku ve endişe içindeymiş, fakat bu saatten sonra ellerinden bir şey gelmiyormuş.

Saksisler şimdi çok daha güçlülermiş.

O saksisler ki bin bir yemin etmelerine rağmen köylüler üzerinden yıllarca haksız kazanç elde etmişler.

Yıllarca köylülerin bahçelerindeki mahsullerle beslenip, yaşamlarını sürdürmüşler.

Köylüler ki o saksisler için yıllarca maden ocaklarında ışığa hasret, çalışıp çabalamışlar.

Şimdi, bugüne dek lider savaşçıları için verdikleri onca emek yetmezmiş gibi evlatlarını, çocuklarını, geleceklerini yitiriyorlarmış.

Çocuklar köylülerin ellerinden, parmaklarının arasından kayıp gidiyorlarmış…

 

Bir anda köylüleri büyük bir pişmanlık sarmış.

Hep bir ağızdan feryat ederek:

“Keşke bu kadar umursamaz olmasaydık da boğazımıza kadar pisliğe batmasaydık!

Keşke etrafımızdaki pisliklerle zamanında mücadele etseydik de ülkemizi fareler basmasaydı!

Keşke seçtiğimiz saksisleri, görevlerini kötüye kullandıkları ilk anda durdursaydık da saksafonlarını ellerinden alsaydık!

Keşke bu kadar aptal olmasaydık!

Ah keşke…” demişler.

Ama iş işten geçmiş...

O an, gökten yere üç elma düşmüş:

Biri bu masalı yazana, biri bu masalı okuyana, biri de bu masaldan ders çıkarana…

What's Your Reaction?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow