Kendi Kahramanın Olmak
Bazen hayatta bir an gelir ve durup şu soruyu sorarsınız: “Ben ne yapıyorum? Bu hikâyenin kahramanı gerçekten ben miyim?”

Bazen hayatta bir an gelir ve durup şu soruyu sorarsınız: “Ben ne yapıyorum? Bu hikâyenin kahramanı gerçekten ben miyim?”
Benim de böyle bir anım olmuştu; her şeyin tam anlamıyla yerle bir olduğunu hissediyordum. Bu dünya ile bir meselem vardı ve ne olduğunu bilmiyordum. Sanki başka bir yerdendim ben. Bu dünyaya ait değildim. İşte o zamanlar, yolculuğumun başlangıcı oldu. Anladım ki ait hissetmek, sevmek, güvenmek insanın olmazsa olmazlarındanmış.
Bir sabah, tam da bir çıkmazdaymış gibi hissettiğim bir zamanda, anılarımdaki bana baktım. Acıyordum ona. Bu acıma hissi kalbimi kanatıyordu. Beni bir zavallı savaşçı yapıyordu; yel değirmenlerine karşı savaşıyor, savrulup düşüyordum. Bununla bir yanım iftihar ediyordu. Ancak içimden bir ses, “Neyi fark etmiyorsun?” diyordu. Geçmişime baktım; her zorlu anın beni bugün bulunduğum kişi yaptığını gördüm.
Orada bir kahraman vardı ama ben fark etmemiştim. Yıllar sonra, anılarımdaki bana bakarken şimdiki bilincimle bir kahraman görüyorum. Bir zavallı değil; yel değirmenlerine karşı durup kazanan bir kadın görüyorum. Peki ne değişti? Bilincim nasıl fark etti kahraman olduğumu?
Birinin gelip beni kurtarmasını bekleyebilirdim. Fakat kurtarmak istediğim insanlarla dolu koca bir dünya vardı. En başta annemi kurtararak başlayacaktım. Hepimiz birtakım rollerin içinde oluyoruz; kimimiz kurtarılan, kimimiz kurtaran. Ne yazık ki kimse kimseyi kurtaramıyor, yalnızca kendimizden başka. Yaralarının yerini yalnız sen biliyorsun. O halde neden merhemi başka yerlerde ararsın ki?
Anlaşılmadığına kızıp küsersin. Kalbini kapatır, insanların kusurlu olduğuna inanarak susarsın. Yalnızlaşırsın. Oysa kabul edemediğin, kendi kusurların değil mi? Ego, işte buralardan besleniyor. Bunu fark ettiğimde her şey değişti.
Benim hikâyem, sıradan bir günle başlamadı. Dibin dibine gittim. Sonra dipten çıkıp, dipteki bana baktım. Baktım ki küçümsediğim şeyler ne kadar büyük. Büyüttüğüm şeylerse o kadar küçük ki. Siz de böyle bir an yaşadınız mı? Çünkü hayat bazen, sadece durup izlediğimizde bize şifrelerini sunar. Şifreleri çözmeye başladığınızda ilerlemeye, küstüklerinizle barışmaya başlıyorsunuz.
Bir keresinde bir projede başarısızlık yaşadığımı hatırlıyorum. Herkesin benden beklentisi büyüktü ama ben elimde olmadan hata yaptım. O zaman korkunun sadece bir yoldaş olduğunu öğrendim. Korkularımla sarıldım ve onlarla birlikte yürümeyi öğrendim. Siz de bunu yapabilirsiniz. Korkularınıza şöyle bir bakın: Onlar sizi büyütmek için var.
Korkmak normal bir şey. Kendini olduğun gibi kabul etmek, yaşadığın duyguların ve durumların insanı olduğunu idrak etmekle başlıyor. Hepimizin potansiyeli farklı olabilir. Her şeyi mükemmel yapmak zorunda değiliz. Mükemmel bir anne, sevdiğini en güzel şekilde gösterebilendir; hiç azar yapmayan değil. En iyi baba belki de utanmadan duygularını söyleyebilendir; duvar gibi güçlü duran değil. Güç zaten duvar gibi durmak değil.
Bir ara, hedeflerimin aslında benim olmayan şeyler olduğunu fark ettim. Çevremdeki insanların beklentileriyle hareket ediyordum. Bir akşamüstü, eski bir arkadaşımla yaptığım uzun bir yürüyüş sırasında, gerçek hedeflerimin ne olduğunu sorguladım. O gün aldığım kararla, küçük ama beni mutlu eden adımlar atmaya başladım.
Potansiyelimle tanıştığım o anı unutamam. Bir toplantıdaydım ve herkesten çekiniyordum. Bir soruya verdiğim yanıtla, aslında sandığımdan daha fazlası olduğumu gördüm. Neden gerçek hislerimi göstermek ayıp? Neden minicik işleri dünyayı ben yaratmış gibi abartıyorduk?
Bir keresinde büyük bir yanlışlık yaptım ve bu, uzun bir düşüşü beraberinde getirdi. Ama o düşüş bana şu dersi verdi: Kalktığınızda, eskisinden daha farkında ve daha güçlüsünüz. Her düşüş bir hediyeyle gelir; yeter ki onu kabul etmeyi bilin.
Bir zamanlar başkalarıyla savaşıp dururdum. Kötülükle, riyakârlıkla savaştığımı sanarak üstelik. Ama sonra bir gün, kendi yazılarımı okurken fark ettim ki yolculuk, benim yolculuğum. Siz de bir kahve içerken bu soruyu kendinize sorun: “Gerçekten ne istiyorum?” Yanıtı bulduğunuzda yollar zaten açılacak.
Bir gece, gökyüzüne bakarken kendi kendime şu sözü verdim: “Bu hikâye benim.” Siz de bu sözü kendinize verin. Hayat sizin hikâyeniz ve kimsenin kalemi sizin kadar ustaca kullanamayacağını bilin.
Bir zamanlar bir kitaptan aldığım bir cümle hayatımın seyrini değiştirdi. Şimdi fark ediyorum ki, ilham her yerde. Bir yoldaş, bir cümle ya da bir melodi... Sadece fark etmeyi öğrenirseniz, hayatta ilhamın sonu gelmez.
Kendi yolculuğunuzun kahramanı olmak, her anı fark ederek ve her adımda cesaretle ilerlemek demektir. Hayatınızda o kahramanı göremiyorsanız, bir kez daha bakın. O hep oradaydı ve beklediği tek şey sizin farkına varmanızdı.
Bir hikâye yazıyorum ve bu hikâyenin kahramanı benim. Sizinki ne durumda? Bugün yeni bir bölüm yazmaya ne dersiniz?
What's Your Reaction?






