“Kaç para ulan” bir suçun cezası?

“Kaç para ulan” bir suçun cezası?

Hatırladınız mı bu repliği?
Hani İbrahim Tatlıses’in başrol oynadığı 1982 yapımı “Nasıl isyan etmem” adlı filmin ünlü repliği.

-“Hepsinin flütü varmış ha, hepsinin flütü varmış. 
Neden benim oğlumun flütü yok ulan?
Neden?
Söylesenize kaç para ulan bir flüt?
Kaç para ulan?”
-“Hasan oğlum kendine gel, senin gibi adama yakışır mı bu?
-“Adam mı? 
Oğluna bir flüt alamayan adama adam mı denir Faik baba?
Adam mıyım ulan ben, adam mı, adam mıyım ulan?”
-“Hepimiz garibanız oğlum, üzme kendini üzme.”
-“Affedersin Faik baba, affedersiniz arkadaşlar…”

Tam olarak bu replik işte!
“Kaç para ulan?”…
Misal, bir trafik suçunun cezası?

Sahi kaç para?
Düşün ki akşam işten çıkıp, el borcuyla zar zor aldığın uyduruk arabanla yola koyulmuş, evine gidiyorsun. Dikiz aynandan yolu yara yara, son model aracıyla üzerine doğru bir züppenin geldiğini görüyorsun. “Sağa kaçayım” diyorsun, sağa kırıyor, “solda durayım” diyorsun, makas atıp üzerine geliyor. Mecbur nefesini tutup “ne olacaksa olsun” diyorsun ve tam da o an, o pahalı araç yanından rüzgâr gibi geçip seni savuruyor…
Peki, kaç para bu suçun cezası?
Bakalım…
Brüt asgari ücretin %10’u kadar, yani 4.346 TL.
Başka bir değişle, o züppenin; gazdan çekme zahmetinde bulunmadığı ayağındaki, bir çift spor ayakkabının indirimdeki fiyatı kadar!

Devam edelim, kaç para?
Örneğin; yeşil ışık nihayet sana da yandı. Bismillah gaza bastın, yola çıkacaksın. Hop züppenin biri yine son model aracıyla fırladı yola. Gel gör ki yol senin, ama ne fark eder. O an ne yapacağını şaşırdın, bastın frene ama araban durmadı. Panikledin, belki de vurdun ya da çıktın bir yerlere. Belli mi olur, evdeki tek arabanda nereden baksan ağır masraf oluştu. Züppe kaçıp gitti ve senin külüstürünün en az 2 hafta sanayide yatarı var!
Peki, kaç para bu suçun cezası?
Bakalım…
Brüt asgari ücretin %20’si kadar, yani 8,693 TL.
Başka bir değişle, o züppenin aracını konfor içinde sürüp, trafik suçu işlerken kollarını dayayabilmesi için alacağı kol dayama aksesuarı kadar!

Bitmedi, kaç para?
Akşamüstü aldın çoluk çocuğu arabana, şöyle bir turlayalım dedin. Züppenin teki yolda zig zag çize çize çevrende dolanıyor. Aklı başında değil, belli. Ya alkollü ya da haplanmış. Arkanda kalırsa ne halt edeceği belli değil. Çaresiz kestin hızını korkudan, bir kenarda usulca beklemeye başladın. Seni geçsin hatta biraz da uzaklaşsın diye. Kendince bir güvenlik önlemi aldın yani, sırf aileni koruyabilmek için…
Peki, kaç para bu suçun cezası?
Bakalım…
Brüt asgari ücretin %50’si kadar, yani 21,734 TL.
Başka bir değişle, o züppenin gece oturup içki içtiği ya da haplandığı mekânda ödediği üç kişilik masanın hesabı kadar!

Öyle işte güzel dostlarım…
Kim ne derse desin!
Bu memleketin derdi de, yükü de fakirin omuzlarında.
Sorsan bir gün olsun derdine çare bulan olmuş mu, yok!
Ama işe gelince, sözüm ona her ceza ve vergi öncelikle fakirden alınabilmesi adına hesaplanmış durumda. Önce fakiri, garibanı ödesin parasını da sonrasına bakarız, tanıdık mı değil mi diye…
Niye?
Çünkü bu memlekette cezalar da, harçlar da garibanın geliri üzerinden hesaplanıyor ki zengin üzülmesin. Hoş tanıdığı, hatırı bol zengin, istese bir telefonla da sildirir cezasını ama hadi diyelim aradığı açmadı telefonu o an ve hasbelkader yazıldı ceza…

Şimdi soruyorum size!
Garibanın 1.000 Sterlin değerindeki külüstürüne yazılan ceza ve uygun görülen vergiyle, zenginin 50.000 Sterlin değerindeki jilet gibi arabasına yazılan ceza ve uygun görülen vergi nasıl olur da aynı olur!
Olursa, buna nasıl “Ceza” der, caydırıcı olacağını düşünürüz.
Garibanı caydırır, tövbe bile ettirir! Kabul.
Ama zengine koyar mı be ahbap?
Üzer mi hiç, sen söyle!
Kaç paraysa verir suçunun cezasını ve bakar yoluna.
Kurala, kaideye takılmaksızın…
Nihayetinde “kaç para ulan bir flüt”?.