Ne günlere kaldık yahu...

Aug 25, 2024 - 05:44
Ne günlere kaldık yahu...
           
               

Günümüzde yaşanan güç zehirlenmesine dikkat çekmek istiyorum. Kimilerine göre bir uyanış dönemi, kimilerine göre aydınlıkla karanlığın savaşı. Bununla birlikte somutlaşan ise bir güç zehirlenmesi.

Bu zehirlenme, bugüne kadar birikmiş insani değerleri öldürüyor. Vakit, uyanma vaktidir. Vicdanı kararmış kişilerin oyununa gelmemek, her duyduğumuza inanmamak, biraz sorgulamak, araştırmak vaktidir. Bu kadar fütursuzca, güçlü olanın gücünü vicdansızca kullandığı dönemler illa ki yaşandı.

Eğer kendimizi terbiye etmek üzere var olduysak, en büyük sınav şudur: Güçlüysen ve senden güçsüze zulmediyor, onu yok sayıyorsan, insanlık sınavını veremedin demektir.

Biraz doğaya bakarsak, her şeyin ne kadar uyumlu olduğunu görürüz. Sistemdeki temel sorun, bu uyumun reddedilmesi ve yerine “bir ben varım, karşımda o var” algısının normalleşmesidir. Bu öyle bir hal aldı ki, herkes kendi rahatını esas alıyor; başka hiçbir kimse ya da canlı umurunda değil. Yaptığı hareketin bir başkasının hayatını nasıl etkilediği umursanmıyor. “Nasıl bu hale geldik?” diye sormadan edemiyorum. Hangi ara bu kadar bencil olduk? Karanlık bir güç zehirlenmesi yaşanıyor. Oysa ne güzel geleneklerimiz var bizim. Annem, kapıya geleni geri çevirmezdi. Bu yüzden bir dönem kapıdan satış yapan pazarlamacılar semirdi, ama yavaş yavaş eridi gitti. Şimdi ise “kapıyı kimseye açma” siyarları kulaklarımızda yer etti.

Peki ya komşuluk? Ne güzel komşularımız vardı bizim. Aliye teyze vardı üst katta, kocası Cemil abi. Her gün görüşür, birlikte sofralarımızda en güzel yiyeceklerimizi paylaşırdık. Sabahat abla vardı, kocası polis. Binanın en havalı kadınıydı. O zamanlar polis eşleri güzel kokar, makyaj yapardı. Kavga olsa annem araya girer, kavgayı ayırır, biraz da fırçalardı haksız bulduğunu. Ortam yumuşar, kavgaların izleri silinirdi. Annem eve dönerdi o vakit. Dargınları barıştırırdı. Hep bir sulh vardı mahallede. Çocuklar birlikte oynardık, kavga etsek 2 dakika sonra barışır, yeniden oynardık. Ben pek sokağa çıkmazdım, pek oyun da bilmezdim ama yine de arkadaşlık vardı.

Öyle hızlı bir erozyon oldu ki ilişkilerde. Birbirini kandıranlar, kendi çıkarı için satanlar hızla çoğalmaya başladı. İyice yalnızlaştık. Sanmaya başladık ki en iyisi biziz, her şeyi biz biliriz, en önemli biziz. Şımarıklık başlamıştı. Elbette eskiden her şey çok güzeldi demeyeceğim, fakat şunu söyleyebilirim: İnsan ilişkileri çok daha güzeldi. Geldiğimiz noktada dünyada bir kötülük egemen oldu. Kalplerimizi korkutuyorlar. Sevmekten, güvenmekten korkan bir güruha dönüştük.

İyi ile kötünün ayrıştığı, aradaki farkların daha da belirginleştiği bir dönemdeyiz. Birileri ormanları yakıp satarken, birileri ormanların çığlıklarını duyup, bu çığlığı duyurmaya çalışıyor. Birileri kadınları sokak ortasında vururken, birileri düşeni tutmaya çalışıyor. Birileri köpekleri fütursuzca öldürürken, birileri onların sessiz çığlıklarına dönüşüyor.

İnsanlar bu dünyayı yalnızca kendilerinin sandıkça bu düzen değişmeyecek. Doğada hiçbir canlı bizim yaptığımız gibi kendi türünü öldürmüyor. Hep bir denge ve uyum içinde her şey olup bitiyor. Kendi yaşamlarımıza doğadaki bu denge ve uyumu getirmek zorundayız.

Peki ne yapacağız diyenleri duyar gibiyim. Mutlu olmak, hayatımızda huzur ve sevgi istiyorsak, önce bunlar kendi kalbimizde vuku bulmalı. Bunun için korkmayın; korkunun ecele faydası yok. Her gün korkularınızı çağırmayın; dileklerinizi ve niyetlerinizi çağırın.

Ben her gün "daha güzel bir dünya nasıl olur?" diye soruyorum ve ardından bir dizi hayale dalıyorum. Bu basit egzersiz çok güzel hisleri beraberinde getiriyor. Kendi yaşamınız içinde bu minik egzersizi yapın lütfen. Basit ama güçlüdür. Negatiften pozitife doğru sizi taşıyacaktır. İzin verin kalp çakranız çalışsın.

 “Daha çok sev” olsun yeni şiarınız. Evet, kötüler var elbet ama inanın, sayıları çok değil. Çok olan, algı manipülasyonudur. Gerçekler zannettiğimiz gibi olmayabilir. Biraz esneklik, hoşgörü ve sevgi ile mutluluk ve huzur gelecektir. Değmez mi? Güç zehirlenmesi ile ancak daha çok korku, saldırganlık, huzursuzluk ve stres yayılıyor. Değmez mi yeniden, yeniden sevmeye?

What's Your Reaction?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow