Şans Ne Demek, Hiç Düşündünüz mü?
Şans… Hepimizin hayatında bir şekilde var olan ama çoğu zaman üzerine düşünmediğimiz bir kavram. Kimi zaman “Ne şanslıyım!” diye seviniriz, kimi zaman da “Bütün şanssızlıklar beni buluyor.” diye hayıflanırız. Ama gerçekten şans dediğimiz şey nedir? Tesadüflerin oyunu mu, yoksa bizim bakış açımızın bir yansıması mı?

Şans Ne Demek, Hiç Düşündünüz mü?
Şans… Hepimizin hayatında bir şekilde var olan ama çoğu zaman üzerine düşünmediğimiz bir kavram. Kimi zaman “Ne şanslıyım!” diye seviniriz, kimi zaman da “Bütün şanssızlıklar beni buluyor.” diye hayıflanırız. Ama gerçekten şans dediğimiz şey nedir? Tesadüflerin oyunu mu, yoksa bizim bakış açımızın bir yansıması mı?
Bundan yıllar önce, ben de şans kavramını çok sorgulamayanlardan biriydim. Kendimi hep çok şanslı görürdüm. Hatta arkadaş ortamlarında biraz da böbürlenerek, “Ben dört ayak üzerine düşerim!” diye anlatırdım. Hayat ne getirirse getirsin, bir şekilde yolumu bulduğuma inanırdım.
Bir gün, bana çok şey katmış, hayatımı dönüştüren hocalarımdan biriyle sohbet ederken aynı cümleyi kurdum:
“Hocam, ben gerçekten çok şanslıyım!”
O ise yüzüme baktı, gülümsedi ve sordu:
“Neden böyle düşünüyorsun?”
Ben de hemen büyük bir özgüvenle anlatmaya başladım:
“Geçen gün adliyenin önünden geçerken bir silahlı çatışma çıktı. Kurşunlar önümden geçti ama bana hiçbir şey olmadı. Şansım beni korudu.”
Hocamın yüzündeki gülümseme kaybolmadı ama gözleriyle derin bir şey anlatıyordu sanki. Bir süre sessiz kaldı, sonra gayet sakin bir şekilde sordu:
“Peki, dünyadaki insanların yüzde kaçı bir çatışmanın ortasında kalıyor sence?”
Bir an duraksadım. Böyle düşünmemiştim. Olayı hep “teğet geçmiş bir tehlike” olarak yorumlamıştım. Ama hocamın bakış açısı bambaşkaydı. Şans mıydı bu gerçekten, yoksa içinde bulunduğum bir şanssızlık mı?
O an zihnimde büyük bir pencere açıldı.
"Acaba şanssız mıyım? Hocam bunu mu demek istedi? Hani aslında 'Sen şanssızsın.' diyemedi de böyle mi söyledi?" Kafam karışmıştı. İnsanın fikirlerini önemsediği birinden inandığının tersine bir şey duyması epey kafa karıştırıcı olabiliyor. İşe gidiyorum, insanlarla konuşuyorum. Arada bazılarına soruyorum: “Sizce ben şanslı mıyım?”
“Evet.” diyorlar. “Elbette şanslısın. Bak ne güzel bir yerde çalışıyorsun, ne güzel arkadaşların var.”
Bunları duymak egoma elbette iyi geliyor fakat hoca zehri bir kere verdi bana. "Acaba ne demek istedi? Kime göre şanslıyım? Ya da bir villada yaşamadığım için şanssız da olabilirim o hâlde."
Ben şanslı mıyım yoksa şanssız mıyım karar vermeye çalışırken kendime şansın ne olduğunu sormaya başladım. İşin içinden çıkamıyordum çünkü. Şans neydi ki? Durum, bakış açıma göre değişiyordu. Var mıydı, yok muydu?
Bu soruyu kendime sormaya başladığımda hayatı farklı görmeye başladım. Şans, gerçekten sadece dış etkenlerle mi belirleniyordu, yoksa bizim olaylara yüklediğimiz anlamlar mı her şeyi şekillendiriyordu?
Diyelim ki sabah evden çıkarken otobüsü kaçırdınız. İlk tepkiniz ne olur?
Bazıları için bu tam bir şanssızlıktır. Ama belki de o otobüs bir kaza yapacak ve siz kurtulmuş olacaksınız. Ya da gıcık birine denk gelecek, kavga çıkacak, polis gelecek… Sayısız ihtimal olabilir sizi şanslı yapacak. Bunu bilebilir misiniz? Hayır. Ama algınızı değiştirebilir misiniz? Kesinlikle evet.
Bu noktada şunu fark ettim: Şans dediğimiz şey, aslında başımıza gelenlerden çok, bizim onlara yüklediğimiz anlamlarla ilgili. Eğer sürekli “Ben şanssızım.” diye düşünüyorsanız gerçekten de öyle hissedersiniz ve hayatınızda hep “şanssızlık” olarak gördüğünüz olayları fark edersiniz. Ama aynı olaylara farklı bir gözle bakan birisi tam tersi bir sonuç çıkarabilir.
Bu farkındalığı kazandıktan sonra, şansı nasıl yaratabileceğimi düşünmeye başladım. Çünkü artık biliyordum ki bu sadece dış etkenlerle ilgili değildi; tamamen benim nasıl baktığımla ilgiliydi.
Bir gün, yine çok sevdiğim bir hocam bana dedi ki:
“Şans, hazırlanmış zihinlere güler.”
İlk duyduğumda bunun ne anlama geldiğini tam kavrayamadım. Ama zamanla fark ettim ki gerçekten de hazırlıklı olan, fırsatları gören ve harekete geçen insanlar daha "şanslı" oluyordu. Çünkü onlar sadece beklemiyordu, hayatlarını şekillendiren kararları bilinçli şekilde alıyorlardı.
Örneğin, bir iş fırsatını kaçırdığınızı düşündüğünüzde gerçekten "şanssız" mısınız? Yoksa belki de bu iş size uygun olmadığı için mi olmadı? Ya da bu iş yerine size çok daha uygun bir kapı mı açılacak?
Ben bu farkındalığa ulaştıktan sonra kendime yeni bir alışkanlık edindim:
Her olayın içindeki hediyeyi bulmaya çalışıyorum.
Trafikte mi kaldım? Belki de biraz durup kendi içime dönmem için bir fırsat.
İstediğim iş olmadı mı? Belki de bana çok daha iyi gelecek başka bir yol açılacak.
Planlarım aksadı mı? Belki de evrende benim için çok daha güzel bir senaryo yazılıyordur.
Bunu yapmaya başladığımda hayatımın değişmeye başladığını gördüm. Çünkü artık şansı beklemiyordum. Şansın benimle olduğunu biliyordum.
Eğer hayatınızda daha fazla şans istiyorsanız, şu üç şeyi yapabilirsiniz:
1. Algınızı değiştirin: Şans, sadece dışsal bir güç değildir. Siz olaylara nasıl bakarsanız, hayatınız da öyle şekillenir.
2. Hazırlıklı olun: Fırsatlar her zaman var ama onları görebilmek için gözünüzü açık tutmalısınız. Hazır olmadığınız bir fırsatın önünüze çıkması hiçbir işe yaramaz.
3. Akışa güvenin: Bazen kontrol edemediğiniz şeyleri akışına bırakmak, hayatın size daha iyi bir plan sunduğunu görmenizi sağlar.
Benim için şans artık bir tesadüf değil, bir bilinç hâli. Artık biliyorum ki gerçekten şanssız olan biri yoktur; sadece şansı göremeyen, fark edemeyen insanlar vardır.
Bugün dönüp geçmişime baktığımda, hayatın bana hep küçük işaretler gönderdiğini fark ediyorum. Ama onları fark etmek benim elimdeydi.
Bazen kötü sandığımız şeyler, bizi harika bir noktaya götüren köprüler olabilir.
Bu yüzden sana soruyorum:
Gerçekten şanssız mısın, yoksa sadece bakış açını değiştirmeye mi ihtiyacın var?
What's Your Reaction?






