Asıl güç, kalbimiz sevdiğinde açığa çıkar

Egoyu anlamaya çalışacağız. Egonun sesini vicdanımızdan nasıl ayırabiliriz? Biraz buralara bakalım, anlamaya çalışalım istiyorum. İçinden geçtiğimiz dönem, egoyu egale edip vicdanda kalmanın ve sevgi alanında kalmanın önem arz ettiği bir zaman. İstiyorum ki zamanın seyir defterinde beyaz tarafta kalalım.
Yarım asırlık bir kadınım. Ömrü hayatımda ilk defa bu kadar kendi dışında herkesten nefret eden ve öldürmek isteyen bir grubun varlığını bu kadar hissediyorum. Bu kalbimi sızlatıyor. Elbette bu nefret dolu şiarlar biz değiliz.
Kendi kalbimizin sesini bu yaratılmış toplumsal öfkeden nasıl ayıracağız? Nasıl duyacağız? Kendimizi kaybetmemek, pozitif alanla bağlantıda kalabilmek için bu çok önemli. Bu yazı biraz bunun yolunu arayacak.
Sanmayalım ki bu nefret algısı, ailelerimizi bir arada tutacak. En başta ailelerimizi bozacak çünkü nefret, girdiği kalbi çürütür. Örnek verecek olursak, kalbimize soktuğumuz mültecilere, hayvanlara, kadınlara vb. olan nefret, sonunda bizi vuracak. Bizim ailelerimizi vuracak. Bu nasıl olacak? Kalbimizde nefreti büyüterek, aslında muhteşem bir enerji olan evrensel sevgiye kendimizi kapatmış oluyoruz. Kalp meridyenlerimiz kapanıyor, kalp çakramız kapanıyor. Kimseyi sevmeyen, hiçbir şeyi sevmeyen zombi gibi insanlara dönüşüyoruz.
Eski Şaman inançlarına göre, içimizde bir siyah, bir beyaz kurt yaşar. Beyaz kurdu beslersek dünya daha güzel bir yer olur. Ne güzel anlatmışlar bunu yüzyıllar boyunca insanlara. Nefreti, öfkeyi besliyorsanız, kalbinizdeki siyah kurt büyüyecektir. Beyaz kurt, nefret nedir bilmez. Elbette herkese sevgi methiyeleri düşmeyeceğiz. Özümüz aynı olsa da yollarımız farklı olacaktır.
Beyaz kurdu beslemek, daha mutlu hissetmek için neler yapacağız? Kalbimizi kapatarak güçlü olmayacağız. İçimizdeki mevcut gücü açığa çıkarmanın peşine düşelim. Kalbinize sevgiyi çağırın. Ego bizi hep tuzaklara çekebilir. Ne olabilir bu tuzaklar?
Bazılarımız kendini üstün lanse ederek kibir tuzağına düşmüş olabilir. İç sesi, diğerlerinden daha akıllı olduğunu söyler, hep kendisi oynamak ister sahnede. Bazılarımız haz alanında uçlarda dönüp durur, diğerlerini sıkıcı bulur, kendini farklı zanneder. Haz peşinde koşup durur, bu hiç bitmez. Bazılarımız, ölüm çukuru gibi, çaresizlik, zavallılık, kurban çukurlarında çürüyüp gider.
Daha birçok durum örnek olabilir egonun manipülasyonuna. Sizler de mutlaka bakın, bu alanlarda olabilir misiniz? Yoksa, yaşadığınız yerin sorumluluğunu alarak ilerleyebilir misiniz? Yaşamınızın ne kadarını sorumluluk almadan, suçu başkasına atarak, kendinizi üstün ilan ederek ve en önemlisi size benzemeyen her şeyden nefret ederek geçiriyorsunuz? Bunları boşuna söylemiyorum; maalesef o çok sevdiğiniz çocukları bile koşullu dayatmalarla seviyorsunuz. Sizin doğrularınızın dışına çıktıysa "gününü görsün" diyen sizin egonuz işte. Herkes sizi sevsin isteyen hele de bunu yaparken başkalarının üzerine basıyorsanız...
Ne kadar masum gibi duruyor değil mi? Hiç masum değil.
Hepimizin yargısız alanlara ihtiyacı var. Kendimizi büyütmek için bu gerekli.
Evet, herkesi sevmek zorunda değiliz. Benzemek de zorunda değiliz. Pozitif yanlara odaklanarak oraları büyütelim.
İçimizdeki ses "ama" ile başlıyorsa, hep bir açıklama arıyorsa, net değil farklı hisler gidip geliyorsa bileceğiz ki kalbimizin sesi o değil. Kalp sesi derinden ve net gelir. Bilincimiz ne derse desin, kalp bilir öyle olduğunu. Aklımızla gerekçeler bulmaya çalışmalıyız, ikna olmaya çalışmayız. Adım atarız ve biliriz o adım bizi nereye götürecek.
Zihnimizdeki negatif inançlar, korkular, kaygılar, öfke, nefret gibi düşük frekanslı duygular, kalp sesimizi bastırır. Onlar ne kadar büyürse, kalp sesimiz o kadar küçülür. Hatalar yaparız. Güçlenmiş sanırız kendimizi. Asıl güç, kalbimiz sevdiğinde açığa çıkar. Hayat kolaylaşır, akmaya başlar.
Sevgi iyileştirir, birleştirir, güzelleştirir. Sizlerin de içindeki beyaz kurdun büyümesi, gelişmesi, daha da büyümesi dileğiyle bu yazıyı sonlandırıyorum.
What's Your Reaction?






