Sevgi Yolunda Yürürken
Bazı cümleler vardır, kalbe dokunduğu an ne olduğunu anlamazsın… Ama bir sıcaklık yayılır içine. Benim için o cümlelerden biri şudur: “Ayağına taş değmesin…” Çünkü değerse, ağlarım. O kadar saf, o kadar koşulsuz bir duadır ki bu bana hep kocaman bir kalbi hatırlatır.

Bazı cümleler vardır, kalbe dokunduğu an ne olduğunu anlamazsın… Ama bir sıcaklık yayılır içine. Benim için o cümlelerden biri şudur:
“Ayağına taş değmesin…”
Çünkü değerse, ağlarım.
O kadar saf, o kadar koşulsuz bir duadır ki bu bana hep kocaman bir kalbi hatırlatır.
Yarım asırlık bir kadın olunca anlıyorsun ki…
Herkesin sevgisi başka bir dille konuşuyor.
Kimisi dokunarak sever, kimisi sessizce var olur.
Kimisi emek verir, kimisi sadece bir “ayağına taş değmesin” duasında yaşatır sevgisini.
Ama mesele şu:
Her his, sevgi mi gerçekten?
Birini düşünmek, onu istemek, onun için üzülmek, onun için yaşamak…
Bunların hangisi sevgi?
Ve hangisi sadece alışkanlık, tutku, korku ya da sahiplenme arzusu?
İşte bu sorularla geldim bu yazının başına.
“Sevgi nedir?”
Belki de en çok “Sevgi ne değildir?” sorusunun ışığında cevap bulur bu soru. Sevginin, böyle içimde ince bir sızı bıraktığı yerde başlıyor bu yazı. Sevgiye dair biz susalım şimdi ustalar konuşsun. Başlangıç sözünü Büyük Usta Halil Cibran’a bırakacağım.
"Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin... Yolları zorlu ve dik olsa da.
Ve kanatları sizi sardığında, ona teslim olun...
Sizi kanatlarının arasına alıp saklamak isterse, karşı koyun.
Çünkü bilin ki, bir an gelir, o kanatların arasından bir kılıç çekilir ve vurur, inletir sizi.
Gerçi sözleri düşlerinizi darmadağın edebilir, tıpkı kuzey rüzgârının bahçeleri darmadağın ettiği gibi."
"Ama onun söylediklerine inanmazlık etmeyin.
Çünkü başınıza tacı oturtacak olan da, sizi çarmıha gerecek olan da sevgidir.
Serpilip gelişmenizi isteyen de o, budanıp kalmanızı isteyen de O’dur.
Sevgi sizi kendisine sarar, soyunmanız ve önünde çıplak kalmanız için zorlar.
Bembeyaz kesinceye dek evirir, çevirir, acı verir canınıza.
Boyun eğdirinceye dek, ezer, yoğurur sizi.
Ve sonunda Tanrı’nın kutsal sofrasına ulaştırılacak bir somun olabilmeniz için kutsal alevlerin arasına alır, kavurur sizi."
Burada, sevginin bir hâl olduğunu ve sadece bir kişiye yöneltilen bir duygu olmadığını anlatılır. Bir olma sürecidir de sevgi. Bizi olma yoluna sokar. Sevgi, içimizde var olan bir enerjidir akmaya kendimizden başlar ve bu enerjiyle bir çiçeği, bir insanı, hatta tüm evreni sevebiliriz. Halil Cibran'ın da dediği gibi, sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerebilir. Bu nedenle, sevgiye dair algılarımızı gözden geçirmek ve onun ne olmadığını anlamak, gerçek sevgiyi idrak etmemize yardımcı olur.
Sevgi Ne Değildir?
Sevgi, bir duygu değildir yalnızca.
Bir hâlidir. İçeriden gelir, kök saldığı yerde kendini belli eder.
Ama biz çoğu zaman bu hâli başka şeylerle karıştırırız.
Çünkü...
• Sevmek, birini istemek değildir.
İstemek, eksikliğin sesidir. Sevgi ise taşan bir hâlin ifadesidir.
• Sevmek, kendinden vazgeçmek değildir.
Kendini silerek yaşatmaya çalıştığın sevgi, bir gün seni de, onu da bitirir.
• Sevmek, onun için yaşamaya adanmak değildir.
Sevgi, onunla birlikte yaşamak istemektir. Yanında olmak değil, birlikte var olabilmektir.
• Sevmek, kontrol etmek değildir.
“Onun iyiliği için böyle yaptım” cümlesiyle şekillenen eylemler çoğu zaman, sevgi değil, korkunun kılığına girmiş egodur.
• Sevmek, vermek de değildir sadece, almak da.
Sevgi bir değiş tokuş değil, bir akıştır. Ne zaman “veriyorum ama karşılık yok” diyorsan, orada pazarlık başlamıştır, sevgi bitmiştir.
Sevmek bizi resetler.
İnançlarımızı, sınırlarımızı, “ben böyleyim” dediğimiz hâlimizi siler…
Ve yeniden yapılandırır.
Ama bu bir yıkım değil, bir mucizedir.
Sevgi geldiğinde kalbiniz büyür.
Taşar, kabına sığmaz hale gelir.
Kendinize bile hayret edersiniz.
“Ben böyle sevemezdim…” dersiniz.
Ama sevmişsinizdir.
Ve artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Çünkü sevgi sahip olmak istemez.
Zaten sahip olunan bir şey değildir.
O, bir kişiye yönelen değil,
İçinden taşan bir hâlin dışarıdaki yansımasıdır.
“İstemek” eksiklikten doğar.
Sevmekse, varlığın taşkın hâlidir.
İstemek, tamamlanmak ister…
Ama sevmek, zaten tam olduğunu hatırlatır.
Sevgiye dönmek, aslında kendine dönmektir.
Bir başkasında yansıyanı görüp, ondan talep etmeden…
Kendini sevgiyle taşırmak,
Ve sonra taşan o ışıkla başkalarına dokunmaktır.
“Senin bahçende bir çiçek olmaktansa,
Kendi kurak toprağımda açmayı seçtim;
Çünkü sevgi, büyümeye izin verendir.”
— Halil Cibran, Bahçem ve Bahçıvanım
What's Your Reaction?






